ESHAB-I KEHF

ESHAB-I KEHF (Ey Resulum)de ki: Yeryüzünde gezip dolaşında, bundan evvelkilerin akıbeti nasıl olmuş? Bir bakın onların çoğu (Dakyanus gibi) müşriklerdi. “Rum Suresi 42.ayet meali” Kuran’da Kehf süresinde kendilerinden genişçe bahsedilen, durumları, mağaralı bildirilen Eshab-ı Kehf (Mağara Arkadaşları) peygamber efendimizle Hz.İsa’nın arasına rastlar. Bazı rivayetlere göre Hz.İsa’dan önce olduğu da söylenmektedir- (İbni Kesin) Dakyanus insanları puta tapmaya zorladığı zaman (Hz.Ali krv. ve İbni Abbas’tan rivayette) YEMLİHA-MEKSELİNA-MİSLİNA-MERNUŞ-DEBERNUŞ-ŞAZENUŞ ve çoban olan KEFEŞTATAYUŞ ile köpeği KITMİR’dir. Gençler krala karşı çıktı ve: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başkasına kesinlikle ibadet ve dua etmeyiz…”dediler. Kral: “Ben sizi öldürtürdüm, ama sizi çok cesur, taze gençler görüyorum. Size yarına kadar müsaade ediyorum, putlarımıza taparsanız ne ala, yoksa sizi öldürtürüm, hadi yarına kadar size müsaade” demesi üzerine, gençler hemen şehirden kaçtılar. Yolda birde imanlı çoban, köpeğiyle birlikte bunlara katıldı ve “ Benim bildiğim bir mağara var, orada saklanırız ancak, köpek yerimizi belli eder” diye, dövüp kovmak istediler. Allah, bu müstesna hayvanı konuşturdu. Köpek iki arka ayağı üzerine dikilerek, dua eden insan gibi: “ Ey kavim, beni niçin kovuyor, dövüp taşlıyorsunuz? Vallahi ben sizin inandığınız Allah’a sizden önce inanmışımdır, siz uyuduğunuzda bende size bekçilik yaparım”(H.H.Kübra.C:2 sh:316) demesi üzerine, hidayetleri bir kat daha arttı. Hayvanla birlikte, şehre yakın bir mağarada saklandılar. Allah(c.c) bunlara ağır bir uyku verdi, köpekleriyle birlikte “şemsi 300- kameri 9 fazlasıyla 309 sene” uyutup aynı tazelikte gençler olarak, tırnak saç uzaması gibi hiçbir değişiklik olmadan, uyutulduklarındaki tazelikte gençler olarak uyandırıldılar. (ahirette müminlerin böyle hep genç olacaklarına bir örnek olarak) Gençler birgün veya bir kısmını uyuduklarını sanıyorlardı. Yiyecek almak için, şehre gönderdikleri arkadaşları Yemliha şehre gelince baktı ki: Dünkü gün Allah’a inananlar öldürülürken, bugün herkes Allah’a yemin ediyor. Bu arada şehirde kendi tanıdığı kimseye rastlamadığı gibi, kendini tanıyan tek kişide yok. Sağa bir sola şaşkın şaşkın bakıp dolaşıyor. Acaba şehre yanlış mı geldim diyor, ama biliyorki o arada başka yakın şehir yok. Birinden bu şehre ne derler deyince: TARSUS-EFSUS, derle dediğinde, iyice şaşırdı ve: şuradan biraz yiyecek alıp savuşayım der ve kesesinden bir dirhem gümüş para çıkartıp bakkala verir. Bakkal paranın nakşına baktı ve: “Bu genç eski devirlere ait bir hazine bulmuş olsa gerek”, diye yanındakilerle konuşmaya başladı. Yemliha: “Para sizin olsun, yiyeceklerinizi de istemiyorum, bırakın beni gideyim” dedi ise de zorla alıp Melike götürdüler. O devirde ise, insanlar arasında ahirete inanan ve inanmayanlar arasında bir çekişme vardı. Melikleri de ahirete inanlardan idi. Aynı zamanda, ahiretin varlığını isbat için Allah’a yalvarıyor, bir delil istiyordu. İşte tam bu sırada Yemliha durumu olduğu gibi anlattı. Melik: “Ey kavmim öyle zannediyorum ki, Allah(c.c) bu genci bize bir örnek, alamet olarak gönderdi. Haydi hep birlikte mağaraya gidelim, bu gencin arkadaşlarını da görelim”dedi ve Yemliha ile Melik, ahali mağaraya geldi, Ashab-ı Kehfi gördüler. Böylece bunun kendilerine Allah’ın bir lütfu ve öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlere, kıyametin hak olduğuna güzel bir örnek olduğunu anladılar. Daha sonra Cenab-ı Hak onları önceki gibi uykuya tekrar uyandırılacaklarını, İslam dini üzere, hizmet edeceklerini haber vermişlerdir. Halen onlara ait mağara TARSUS’ta ziyaretgâhtır. Beş yerde Ashab-ı Kehfe ait olduğu söylenen mağara varsa da, ayetin tarifindeki şartların tamamı sadece TARSUS’taki mağarada bulunmaktadır. Hadiste; “Çocuklarınıza Ashab-ı Kehf’in isimlerini öğretiniz, onların isimlerini bir evin kapısına yazılıp asılmış olsa, o ev yanmaz,(Allah yanmaktan korur) bir malın üzerine konsa, çalınmaktan korur, çalınmaz, bir binitin üzerine asılmış olsa, suya düşüp boğulmaktan korur” buyurdukları, İbni Abbas (r.a)’den rivayet olunmaktadır. (Hazinetül-esrar Sh 68) Yani: Cenab-ı Hak, Ashab-ı Kehfi koruduğu gibi, onların isimlerinin konduğu şeyleri de, tedbiri de almak suretiyle onları da koruyacağını haber vermişlerdir.