BİLAL-İ HABEŞİ

Bilal-i Habeşi,(r.a) Mekke’de Cumâh oğulları ailesi içinde doğmuştur. Babasının adı Rebâh, annesinin adı ise Hamâme’dir. Bilal (r.a), Beni Cumâh’a ait bir köle idi. Uzun boylu, simsiyah tenli, zayıf bedenli, gövdesi öne eğik, (kamburca) çok gür saçlı idi. Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlaşmıştı. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238-239). Peygamber (sav)’ın halkı İslamiyet’e gizlice davete başladığı ilk zamanlarda müslüman oldu. Müslümanlığa çok bağlı, temiz kalpli bir zat idi. Müslüman olduğunu ilk açıklayan yedi müslümandan birisiydi. Allahü Teala’nın dini için en çok işkence çekenlerdendir. Hatta denir ki, işkenceye tabi tutulanlar arasında sadece Bilal-i Habeşi müşriklerin istedikleri şeyleri söylemedi. O, siyahî bir köle değil, ashabın ileri gelenlerinden ve İslâm devletinin yönetiminde söz sahibi olan müminlerden biriydi. Hz. Bilal-i Habeşi'ye kızgın çöller üzerinde dininden döndürmek için taşlarla işkence yapan kâfir Ümeyye Bin Halef’ti, Bedir savaşında sahabeler tarafından öldürüldü. Müezzinlerin piri olan Hz. Bilal-i Habeşi peygamberimizin vefatından sonra Medine’yi terk etmiştir. Ancak Hz.Ebubekir (r.a)’in ricası üzerine orada kalmış; onun vefatından sonra Hz. Ömer(r.a)’den izin alarak Şam’a gitmiştir. Suriye’nin fethi esnasında Ebu Ubeyde(r.a)’nin yanında bulunmuştur. Hz. Bilal-i Habeşi (r.a), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasındaki zevk ile mezcetmiş; ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen "ah ne acı" dedikçe, Bilâl: "Oh! ne tatlı!." diyor ve ekliyordu: "Yarın sevgililerle, Muhammed ve arkadaşlarıyla buluşacağım." diyordu. Hz. Bilâl, hicretin yirminci yılında altmış yaşlarında iken vefat etti. Dımaşk'ın Bâbü's-Sağîr tarafına defnolundu. (İbn Sa'd, Tabakat, III, 238; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, I, 209). Tarsus’ta makamının bulunması ise şöyle rivayet edilmektedir; Hz. Ömer (r.a) zamanında fethedilen yerleri ziyaret eden Hz.Bilal-i Habeşi(r.a) Tarsus’a gelmiş ve burada “Kırk Kaşık” denilen yere yakın yani şimdiki makamının bulunduğu yerdeki misafirhanede 18 (başka bir rivayete göre 21) gün kalmıştır. Daha sonra bu misafirhane mescide çevrilmiştir ve yanına kuyu yapılmıştır. Halk arasında bu kuyunun şifalı olduğu söylenmektedir. Gerçekten Tarsus, tam olarak Müslümanların eline Abbasiler döneminde geçse bile ondan önce hicretin XV. Yılında Hz. Ömer (r.a) zamanında İslam orduları Tarsus yakınlarına kadar gelmiş, hatta buraları feth etmiştir. Şam tarafına fetihle görevlendirilen Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Halid İbn-i Velid (r.a)’in kumandanlıklarındaki İslam Ordusu, Ceyhan Nehri’nin membaı taraflarından bu havaliye girmişler ve Misis Kalesini almışlardır. Ayrıca Habib bin Mesleme ile Muaviye b.Ebu Süfyyan kuman-danlıklarındaki diğer İslam ordusu, İskenderun ve Payas’ı fethederek Anavarıza kalesini ve Anavarıza’yı da İslam topraklarına katmışlardır.(Adana Salnamesi) Bu nedenle Hz. Bilal’in Tarsus’a kadar geldiğinde şüphe yoktur. Hz.Bilal-i Habeşi’nin bu mukaddes yeri ziyaretten dolayı o dönemdeki misafirhanenin mescide dönüştürülmesi ve buraya temsili kabir yapılması makam olduğunun göstergesidir…